ASIRLARCA
Behçet Kemâl Çağlar
Dünyanın en büyük ölmezine
Ufkunda doğacağım,
ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam
hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem
eğer bir gün deha tacını
"İstersen çiğne" diye
önüne atacağım...
Söndüğünü görsem de
bin "meşale emel"in
Ebediyet yolumuz,
öyle elimde elin...
Ak düşen saçlarınla
nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye
kanımı katacağım.
Yansam da masalların
"Aşık Kerem"i gibi,
Bu aşk ölmez öyle
her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar
aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi
ayak ucunda yatacağım
Asırlarca yazsam
hep seni anlatacağım!
DUMLUPINAR İNSANINA
Behçet Kemâl Çağlar
Sayende yaşayanlar,
bugün sana kul, şehit!
Seni görmeye geldik,
kalk, doğrul, meçhul şehit!
Kımıldan, yaklaş bize
ve bağrımıza yaslan!
Her yiğitin gönlünde yatar,
derler bir arslan,
Hepimizin gönlünde
şimdi bir MEHMETÇiK var.
Çok mu bu çoraklara
getirmişsek bir bahar?..
Fani vecdi değil bu
eskimiş bir masalın.
Sana gökte değecek
gibi şimdi her alın,
Tabutunu taşıyor gibi
şimdi her omuz,
17 milyon birden
alnından öpüyoruz.
Birimizde yok artık
gündelik kaygı, çalım...
Mehmetçik, kalk Mehmetçik!
Yüzünü tanıyalım.
Kalk, zevkimiz,
Türklüğü bir yüzde görmek olsun,
Kalk, Tarih,
Tanrı birden dirilsin, gerçek olsun...
Bozkır, herzemankinden
alımlı, zorlu, sıcak,
Nerdeyse ruhun tütüp
topraklardan çıkacak.
Kimse can vermemiştir
zevkini tada tada,
Bu kadar engin, temiz,
mukaddes bir maksada.
Bir insanken
bütün bir vatan olmak, ölüşün,
Teninden silkindiğin
eşsiz sabahı düşün.
Bir topun ağzı ufuk,
gülle güneşin adı,
O sabah artık güneş
bir ufuktan doğmadı.
Dumlupınar'sız kalan
İstiklâl, sakat-yarı,
Dumlupınarlar millet
yapacak yığınları.
İstenince yerini
doldurmak maksadımız,
Bugün Mehmetçik bizim
müşterek soyadımız.
Dumlupınarlar'dayız
biz bugün de yarın da,
Yaşayan Mehmetçiğiz
dâvanın saflarında.
Sen nasıl ulaştınsa
ilk hedef Akdeniz'e,
Ve nasıl getirdinse
dünyayı orda bize.
Şehit asker!..
Bizde de aynı hamle, aynı hız,
Sana lâyık bir vatan
yapmak dâvâsındayız.
KOCATEPE
Behçet Kemâl Çağlar
Boz kalpağıyla kar yağmış
Altın saçıyla gün vuran
Bir ulusta kan kaynamış
Bir canlı Kocatepe O.
Ağustos'un sıcağından.
Duruyor tarih içinde...
Nabzı odur, gündüz gece
Vuruyor tarih içinde.
Ay-yıldızı gökte doğmuş
Yerde al kanla yuğrulan
Çaldıran'dan Yavuz ağmış,
Bayrağı öpe öpe O.
Malazgirt'ten de Alpaslan.
Sarıyor tarih içinde.
Alnından onlar öptükçe
Yürüyor tarih içinde.
NÖBETÇİ MİLLET
Behçet Kemâl Çağlar
Yaradan hey Yaradan!
Dört yıl değil bin yıl geçse aradan
Sensin ateş diye kanımızdaki
Sesin ışık diye önümüzdeki!
Ey yanımızdaki
Beş on mermere, bir avuç toprağa sığan
Sınırsız mavi umman hey!
Yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın
Sen her köpürüp taşmanda;
Her konuşmanda
Milletin alın yazısını yeniden yazardın.
Bakışların inanmayanı ezerdi
Sağ kolun bir tırpana benzerdi:
Başlardı yurt tarlasında düşüncenin hasadı.
Cümlelerin ya örsten kalkardı
Ya çıkardı kından.
Başak saçların sarkardı harman alnından:
Halk, biçilmiş ekin gibi, düşerdi dizlerine.
Milyonlar katılırdı sözlerine
Mıknatısa koşan zerreler gibi.
Köhne kanaatler, köhne küreler gibi
Sözünde çarpışıp düşerdi.
Tam sustuğun gün kıyamet oldu
Tam konuştuğun anlarsa mahşerdi:
Rab, gökte "dinleyin" derdi meleklerine;
Yıldızlar girerdi yeni mahreklerine;
Nehirler kavuşurdu yeni denizlerine:
Halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
Şimdi nöbetçi olmak için Anıtkabrine
Tamamlayabilmek için tavafını
Sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını
Tutuyor nöbet.
Bu millet:
Bu, vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan
Bu, üç kıtayı atının nallarıyla damgalayan
Bu, Timur'u, Atilla'yı, Oğuz'u
Bu, Yıldırım'ı, Fatih'i, Yavuz'u
Bu, seni yetiştiren ulu millet.
Vakar ve haysiyetle dimdik
Uyanık, tetik
Anıtkabirinde tutuyor nöbet.
Dünya dönüp dolaşıp
Boğazlaşıp dalaşıp
Ergeç ve ancak
Milli misaklarda karar kılacak.
Ey en büyük usta!
Düşünen olmadı bu hususta
Senden evvel ve senden ileri.
İlk müjdeyi, ilk haberi
Senden almıştı cihan
Ta o zamandan
Anlayamadığına yansın.
Sen, dünyanın dönüp dolaşıp geleceği
Uğrunda milyonların seve seve öleceği
En büyük maksat için
Dünyaya ilk karşı koyansın.
Nasıl içimizdeysen bütün varınla
İşte öylece dünya davalarındasın!
O ışık saçların, o alev sözlerinle
O gök gözlerinle sen.
Ey ıssız geceler içinden
Bize eşsiz sabahı getiren!
Ey asırlardır dul bayrağın eşi
Ey gece yarılarımızın güneşi
Ey ışık saçlar
Ey yele kaşlar
Ey çekilmiş hançer bakışlar
Ey fikri döven şakaklar
Ey kalem parmaklar
Ey ay-yıldızlı el
Ey en güzel
Ey en büyük
Ey Atatürk!
Getir dudaklarını bir bir alnımıza koy
Dağlansın ateşinle bu soy.
Oy Atatürk oy...
İrkilmez Ata çocuğu irkilmez:
Zaptedilmez, Atam, zaptedilmez
Biz varken senin hisarının burçları:
Bakışlarımız kılıç uçları
Bekliyoruz devrimini biz.
Çökmeyeceğiz diz
İsterse hayat zehrolsun
İsterse refah kahrolsun
İsterse kurşun düşsün yanımıza belimize
İsterse geçinmek için bir dilim
Kuru ekmek geçmesin elimize.
Halel gelmez bizim ateşimize;
Dünya düşse peşimize
Yer sarsılsa yerinden
Ne senden geçeriz, ne senin eserinden.
ONUNCU YIL MARŞI
Söz : Behçet Kemal ÇAĞLAR
Söz : Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Müzik : Cemal Reşit REY
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız;
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız,
Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız,
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!...
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden İstiklâl kavgasını;
Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını.
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!...
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz.
Uyduk görüşte bilgiye, gidişte ülküye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk'üz, Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Yok başka yerin lûtfu
Söz : Behçet Kemâl Çağlar
Müzik : Münir Nurettin Selçuk
Yok başka yerin lûtfu, ne yazdan ne de kıştan,
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’ tan...
Yok zerre tesellî, ne gülüşten, ne bakıştan,
Bir tatlı huzûr almaya geldik Kalamış’ tan..
|