Osman Aktaş |
Yazar Administrator | |
Cuma, 22 Şubat 2008 | |
Bizden Geçmiş “Artık bizden geçti.” derdi erenler Baktım devran dönmüş bizden de geçmiş Yeni dertler eski derdi eskiler Yeni yeni doğmuş tezden de geçmiş Bir haber sorarsan esen yellerden Bülbül-i şeydâdan gonca güllerden Türkü dinler isen bizim ellerden Kavaldan da geçmiş sazdan da geçmiş Acı kaymağımız keder balımız Nehirler kurudu gitmez salımız Sermayesin kurtarmıyor malımız Çoğu aramadık azdan da geçmiş Yine çok nasihat dinledik bugün Bazan matem oldu bazan da dügün Sanırsın kutsal ay yahut kutsal gün Dört mevsim dolaşmış yazdan da geçmiş Der Fizâhî nasıl murat alalım Dert çok dermanını nerden bulalım Yekindik ki yola revân olalım Belimiz bükülmüş dizden de geçmiş İlk Gün Heyecanı Bâd-ı sabâ ellerimden tut benim Dosttan ayrı kaldığımın ilk günü Gırtlağıma tıkadılar ot benim Saçlarımı yolduğumun ilk günü Acı ile ıstırapta yoğruldum Dostun hayâlini gördüm doğruldum Rüyalarda ben arkamdan bağ(ı)rıldım Duygulanıp dolduğumun ilk günü Nicedir ki dosttan haber almadım Hiç bir yerde uzun süre kalmadım Bu yüzdendir hülyalara dalmadım Sıkıntıdan yıldığımın ilk günü Bayram gelir gidilecek dost yoktur Dost bakışı yüreğimde bir oktur Yaram derindedir neylesin toktur Güller gibi solduğumun ilk günü Ozanların çağırdığı Şah benim Yunusların çıkardığı ah benim Geceleri aydınlatan mah benim Kendi kendim bildiğimin ilk günü Hüseyin Fizâhî Hakk’a kul oldu İsyanından susanlara dil oldu Mezatlarda harcadılar pul oldu Ben de dersim aldığımın ilk günü Aşk Kaç insan yaşamış bir başına bak Beş parmağı geçmez eğer sayarsak İnsan insan için dosttur muhakkak İnsanı insana bağlayandır aşk Bu dünya çok küçük bana dar gibi Hayat ise ince sanki zar gibi İbrahimin atıldığı nar gibi Bağrımı kavurup dağlayandır aşk İnsan saf insana insan kanıyor Bağrımda bir yangın lâkin sönüyor Bakınca insanın başı dönüyor Koskoca bir nehir çağlayandır aşk Fizâhî gözlerin dökmekte çakıl Kimi hayat dedi kimisi okul İnsan biraz duygu bir parça akıl Yüreğe duyguyu sağlayandır aşk Umut Yeli Açık pencereden umut esiyor Yardan bana haber geliyor mu ki Çiçek kokuları nefes kesiyor Rüzgâr saçlarımı yalıyor mu ki Yolcuyuz dolmuşuz dolmuş gidiyor Elini kolunu salmış gidiyor Herkes alacağını almış gidiyor Dünya Süleyman'a kalıyor mu ki Kolay mı anlatmak dilim dolaştı Gözyaşım kurudu yüreğim taştı Kerbelâ'da kayıp haddini aştı Mervan ardımızdan gülüyor mu ki Bektaş dergahında kendini pişir Kapında hizmetkâr ey Yezdan-ı Şir Bize de sonunda vade erişir Şahım namazımı kılıyor mu ki Asla puta bir canlıya tapmadık Hak yolundan milim olsa sapmadık Sünnetini gerçi tamam yapmadık Peygamber şefaat diliyor mu ki Hüseyin Fizâhî nefsin eziyor Bu zamanda yaşamaktan beziyor Kimler aşk defterin yazıp çiziyor Adımı defterden siliyor mu ki Mürekkebi kara bir kalem ile Alından alına yazıldım ana Renkle koku verdim nergise güle Çiçektim demete dizildim ana Ben bende değilim sen neredesin Kulağımda çınlar sanki hep sesin Dertten çöktüğümü sana kim desin Şimdi bir köşede büzüldüm ana Ana dedim ateş çıktı içimden Bu biçime girdim hangi biçimden Bir yorgan yapıldı çalıdan çimden Üstümden geçtiler ezildim ana Kurbanın olayım az değil derdim Elden gelse tayfun olup eserdim Duygum kilim yapıp yoluna serdim El ayaklarıyla gezildim ana Bir fani hayata eyledik meyil Öpeyim elinden az daha eğil Hasretim ne hafta ne de ay değil Yıllar geçip gitti bozuldum ana Fizâhî'yem ses kesildi ferim de Türlü dertler birikiyor serimde Umudum da bitti hayâllerim de Tıpkı gelin gibi süzüldüm ana 10 Mayıs 05 Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır Bu şiirlerin her türlü telif hakkı şairin kendisine veya temsilcilerine aittir |
|
Son Güncelleme ( Çarşamba, 22 Ekim 2008 ) |
< Önceki | Sonraki > |
---|