Yazar Administrator
|
Pazar, 15 Şubat 2009 |
HTML clipboard
Kayıp Şehrin Arkasından 
bir kayıp şehir yatıyor
işte orada
rüyalarımda
ah turnalar!
niçin bu kadar yakından geçtiniz
çünkü ben ümitsizdim
çünkü aç ve susuz
bu yüzden rüyalarımdan
hiçbir zaman gitmediniz
hani kış gelmemişti
hani mevsim bahardı, yazdı
rüzgarlar! niçin soğuk bu kadar
geceleri böcekler üşür dağlarda
ah turnalar!
niçin bu kadar çabuk gittiniz
oysa ben sizi
ölesiye sevmiştim
sonbahar mı geldi ülkeme
niçin kurudu çiçekler bir bir
böylesine hızlı
böylesine vefasız
oysa zaman
dostumuz olacaktı
oysa çıkmamıştı arılar kovanlarından
daha konmamıştı çiçeklerden çiçeğe
oysa rüyalar
gerçek olacaktı
öylesine hüzünlü mevsim
öylesine yalnız kuru fidanlar
ah dikenler!
kurudukça sertleştiniz
kınalı keklikler vardı yaylalarda
guguk kuşları uçardı bir zamanlar
çocuk ve kuş!
öylesine sevimli
öylesine dost idi
ah! rüyalarımdaki kayıp şehir
batan bir şehrin arkasından
beni kuru bir toprağa terkettiniz
HTML clipboard
BU BİR ESARET
harap kapında hayat
çöl ikliminde vaha düşleri varsa
su ne kadar değerli ise kurak mevsimde
dönemez
seraba muhtaç mülteci
dönüp durur
çölünde
baharı istemedim ki senden hiç
bilirim
imkansız kelimeleriyle yazılır
en acı sözler
ne kadar uzak
parlak ışığın
en sert ayazda
zemheri
yakarmış bu kadar
akıyor kanım
sıcak
fakat yaşamalı
umutsuzda olsa mülteci
kapatıp gözlerini
rüzgarında
ölürken
yaşamalı
yudumlanırken kadehler dolusu aşk
sızarken çile her zerresine bedenin
daha yeni başlıyor değil mi
zindanda
en uzun gece
sızar kan
akar
akar
dönmez geriye
bu bir esaret.
SİYAH, BEYAZ-DAVETLİSİNİZ
Rusya ve Gürcistan Savaşına
kan almak ister demir
dokunur, buz gibi ölüm suya
soğutur damarlarda
sıcak kanı
tuz buz deniz
yüzer üstünde gemileri şehrin
bu gün savaş var davetlisiniz
hepiniz
yaşamak mı, ölüm yokken boşlukta
siyah gölgeler evvel toplandı
tutuldu tüm kuyuları sevginin
bu gün büyüğüz biz
açılan sümbül
çoğalan öfke
gecenin sonu, sabbahın çok erkeni
henüz seçilmedi siyah ve beyaz
tutun, atın içinizden birbirinizi
daha gelmeden ışığın hükmü
beyaz hakim olacak
titremeden
dizlerinizin bağları çözülmeden önce
dar ağacında bekler
korkunun son demi
buz tutuyor sis
kurtların nefesinden yükselen
boş midelerden çekilirken safra
kuyular petrol dolu
hadi saldırın hepiniz
siyah beyaz
soğuk sıcak
birbirinize
GEL 1
bütün ihtişamıyla sergilenirken bahar
yeşilin tonlarına bürünürken ağaçlar
güneş ısıtırken soğuk dünyamı
bütün kalbinle bana koşup gel
karlar eriyip dağlarda, ırmak coşarken
koyunlar kuzulayıp, kuzular sevinirken
bahar ayında, yayla zamanında
bütün hüzünlerini, dertlerini bırakıp gel
yeni bir dünya kuralım seninle
içinde sevinç, mutluluk ve neşe
baharda coşan ırmaklar ile
renk katalım mutluluk bahçesine
işte geldin duyuyorum sesini
gözlerimi kapatıp düşünüyorum seni
gerçek olup gelemesende dünyama
rüyalarla, hayallerle serap olup gel
GEL 2
toprağa düşerken ilkbahar cemresi
toprak bitkilerle şenlenirken
ızdırap içinde yine düşüncelerim
bana hayat vermeye gel
dumanlı dağlara karlar yağarken
güneş gizlenip gece olurken
üşürken bedenim titrerken ellerim
bir temmuz güneşi olup bana gel
mevsimler değişip bahar gelirken
toprakta tohumlar suyla erirken
hüzün mevsiminde sabah erkenden
muştularla, müjdelerle bana gel
gençlik ne çabuk geçip gidecekmiş
yalnızlıkmış kaderde buda gelecekmiş
ağlayan gözlere kanlar inecekmiş
can bedenden ayrılmadan gel
düşen düşmüş toprağa, ölenler ölmüş
hüzünlüydüm dün ve hüzünlüyüm bugün
ellerimi uzatıyorum sana son kez
bana kızarak, ağlayarak gel
Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır
Bu şiirlerin her türlü telif hakkı şairin kendisine veya temsilcilerine aittir
|
Son Güncelleme ( Pazartesi, 02 Mart 2009 )
|