Besteciler.org 2006-2016
Anasayfa arrow AdanZye arrow Index arrow AMATÖR SÖZ YAZARLARI arrow AMATÖR SÖZ YAZARLARI   
Cumartesi, 14 Aralık 2024
Anasayfa
AdanZye
Besteciler
Söz Yazarları
Amatör Söz Yazarları
Bestelenmiş Sözler
Video Paylaşım
Şairler & Şiirleri
Yılmaz Tatlıses
Erdal Erdoğan
Site İçi Arama
Super.Besteciler.org
Besteciler 2017
besteciler6

bestecilerlogo01.jpg

HEPSI |0-9 |A |B |C |Ç |D |E |F |G |Ğ |H |I |İ |J |K |L |M |N |O |Ö |P |R |S |Ş |T |U |Ü |V |Y |Z

Index arrow AMATÖR SÖZ YAZARLARI arrow AMATÖR SÖZ YAZARLARI

Ali Rıza Malkoç ( 2 ) PDF Yazdır E-posta
Yazar Administrator   
Pazartesi, 07 Eylül 2009

Sample Image

 

HTML clipboard Geldim 
 
 “Var!” denildi, ayak sürdük toprağa
 Hakk’ın divanına durmaya geldim
 Muhabbeti, su yürütür yaprağa
 O Kutlu Nebi’ye ermeye geldim
 
 Tebessümler sahte, bakış riyakâr
 Kimine zayiat, kimisine kâr
 Gün gelir her varlık sonsuza akar
 Yunus’un yoluna girmeye geldim
 
 Derindedir madenleri derinde
 Pişer mi hiç ham gönüller serinde?
 Gündüz Güneş, gece Ay’ın yerinde
 Mevlana izini sürmeye geldim
 
 Daveti var, insanlığın özüne
 Sen kalbini yokla, ulaş gözüne
 “İncinsen de, inciltme” hak sözüne
 Hacı Bektaş Veli görmeye geldim
 
 Sorular; göbekten bağlı maddeye
 Sabrımız dönüştü, sanki haddeye
 Tahribata, tamir için hediye
 Asrın fanisini Sormaya geldim
 
 Toprağın türküsü, canın kafesi
 Her gönül'e ulaşmıştır, gür sesi
 Birbirinden farklı rengi, nefesi
 Aşık Veysel ile karmaya geldim
 
 Yığınla gam taşır, yanık bağrında
 Toplumsal mesajı; sitem, kahrında
 Kurtuluş var, o mukaddes çağrında
 Aşık Ruhsati’yle varmaya geldim
 
 Aşüre gibiyiz, aynı kazanda
 Niyetler tartılır, büyük mizanda
 Güller açtı ne hikmetse hazanda
 Aşık Seyrani’yle dermeye geldim
 
 Yürüdük yorulduk, geldik düzlüğe
 Her şey yakîn, ihtiyaç yok gözlüğe
 Kelime ekleyin, çağdaş sözlüğe
 Şerrin defterini dürmeye geldim
 
 23/12/2009 Bursa


  HTML clipboard Renklerin Dünyası  

Kahve içtim gözlerinden
En az kırk yıl unutamam
Bal süzülür sözlerinden
Ses, görüntü ile tamam

Siyah Kâbe’nin örtüsü
Beyaz, karlı dağın süsü
Temsil eder sevinç-yası
Her renk bizim için yaman

Mavi rengi ufukların
Denizlerin, şafakların
Tadı yok bu durakların
Sonsuzluğa kırdım dümen

Yeşil, canlılık bereket
Sen de üret, sen de tüket
Yaradan sunuyor buket
Şükürsüz kalmayın aman

Gri, itidalin adı
Kanaat hayatın tadı
Kimi boğuldu, susadı
Aç gözlü, bir günlük saman

Pembe, hayale sürükler
Sessizliğe mânâ yükler
Duygular insanı yoklar
Bu besteye gerek keman

Kırmızı yakışır güle
Bülbül konar, güle güle
Sevgi muhabbet silsile
Aşk ile geçiyor zaman

Sarı, hüzünün ahengi
Hem saman, hem altın rengi
“Elveda” der biter cengi
Toprak, yaprağa son liman
Ateş söner, biter duman
 30/08/2009 Bursa

Yalan mı ?

Yalan insana mahsustur
Hayvanlar yalan söylemez
Bu önemli bir husustur
Hayvanlar yalan söylemez

İnsan gizler vahşetini
Kalbindeki dehşetini
Kim yiyor kimin etini?
Hayvanlar yalan söylemez

Fili, diş için öldürdük
Acaba kimi güldürdük?
Hep insanları yıldırdık
Hayvanlar yalan söylemez

Kuş yem taşır yuvasına
Leylek uçar ovasına
Arı sadık davasına
Hayvanlar yalan söylemez

İnek, ottan sütü verir
İnsan alır satıverir
İçine su katıverir
Hayvanlar yalan söylemez

Tavuk sunar yumurtayı
At besliyor, yağız tayı
Varsa, örtmüyor hatayı
Hayvanlar yalan söylemez

Tilki postu verdi sana
Giy de, kurnazlık satsana
Bunu da ekle yasana
Hayvanlar yalan söylemez

Neyi varsa ortadadır
İstemez torpil ve hatır
At, eşek, kedi ve katır
Hayvanlar yalan söylemez

İnsan olmak, ne de zormuş
Hakikat, avuçta "kor"muş
Bilemem kim, nasıl yormuş?
Hayvanlar yalan söylemez
 07/08/2009 Bursa

Sakın Yanlış yorumlamayınız
Ben hem insanları hem de hayvanları seviyorum :)

Kalıplara Hapsedilen İnsanlık

Ehliyetin varmış, tamam anladık
Göster ruhsatını, insan bilelim
Maskenin ardında, melek misali
Göster suratını, insan bilelim

Kimisi güvenir, beyaz atına
Kimisi sığınır, kravatına
Kimisi yaslanır, fani tahtına
Hepsinden arın da, aşan bilelim

Cinler meclisine giren çarpılır
Vicdanî duygular, bir bir kırpılır
Ham meyveler, kök dibine serpilir
Gürleyince yağ da, nisan bilelim

Gösteriş kaldırmaz, yolun kuralı
Nerde yüce tahtlar, hani kralı?
Çile çöllerinde, bahtı yaralı
Hüseyin’lere eş, Hasan bilelim

İlim sermayesi, hürmete tahvil
Verirken karınca, talebinde fil
Dünyada müflissin, ahrette sefil
Kilimde ilmek ol, desen bilelim

Dur demekle, durmuyor koca dünya
Aydan ışık aldık, güneşten ziya
Kalplere yakışan, lekesiz haya
Pişeni, koşanı, coşan bilelim

Kalıplara hapsedilen insanlık
Kavrulmaz yağıyla, ama yağdanlık
Beş yüzyıl planlar, düşünce anlık
Ses ver kâinata, lisan bilelim
Rüzgârın önünden, esen bilelim
30/05/2009 Bursa

Tahvil: Değiştirme, çevirme, döndürme, dönüştürme.

Bir Seher Vakti

Kelimeler topladım ben yıllarca
Mânâ yükledim de, şiire döndü
Talihsiz bahtıma, kafiye koydum
Nice çözülmezler, uğura döndü

Söz harmanı, hazır ise hasada
Bütün yollar, kapalıdır fesada
Ufuklarda yükseliyor gür seda
İnleyen nağmeler, çığıra döndü

Seher vakti, aydınlığa işaret
Yar sineni, bak ordadır beşaret
Haksız-acımasız yoruma ar et
Hakir gördüklerin, değere döndü

Geçitsiz yollarda, bekleme geç git
Bu muydu ezelden verdiğin ahit?
Açık kapıların bekçisi şahit
Ip ıssız mekanlar, şehir'e döndü

Dua dua yükselince nefesler
Coşkuyla buluştu, aheste sesler
İnsan, insanlığa muhabbet besler
Fiziksel boyutta, zahire döndü

Asıl olan sözdür, bir de eylemi
Gönül damgalıysa, geçmiyor demi
Beden hücre hücre, rotasız gemi
Nedendir bilinmez, şaire döndü
12/05/2009 Bursa

Dem: Zaman, vakit
Çığır: Yol, iz, yöntem, devir
Beşaret: Müjde, muştu, sevindiren haber
Ahit: And, söz verme, antlaşma
Aheste: Yavaş, sessiz, ağır
Zahir: Açık, belli, görünen

Dudak Payı

Büsbütün karartma, saf yüreğini
Bana da yer ayır, bir dudak payı
Sevdalara yol aç, bil gereğini
Bana da yer ayır, bir dudak payı

Yüklenince bulut, iner damlalar
Islaklık içime inşirah salar
Hayalini doldurmasın “şâ'şâa”lar
Bana da yer ayır, bir dudak payı

Elinde yüzünde var akçe izi
Maddi reçeteyle, diner mi sızı?
Kov da gitsin, benlik çalan hırsızı!
Bana da yer ayır, bir dudak payı

Garazın – marazın, sarmış bedeni
Kararan ufuklar, bitirir teni
Kim arar ki, terk edip de gideni?
Bana da yer ayır, bir dudak payı

Açık kapı kalsın, kapama yolu
Beklerken baharı, bastırır dolu
Sorun ve cevabın, nâhoş kokulu
Bana da yer ayır, bir dudak payı

Taş yerinde ağır, itekle hele
Güce güç katalım, verip el ele
Zehir doldurur mu, gönül gönüle?
Bana da yer ayır, bir dudak payı

Bu kötü, o yanlış, diğeri çirkin(!)
Çamur suyu ile, dönüyor çarkın
Hangi makam ile söylenir şarkın?
Bana da yer ayır, bir dudak payı
23/05/2008 Bursa

İnşirah
: Gönül açılması, ferahlık
Şa'şaa: Gösteriş, süs
Akçe: Para
Benlik: Kendilik, şahsiyet
Nâhoş: Hoş olmayan, çirkin, kötü

Bu Şiirde Özne Sensin

Adı konulmayan, sırlı sevda bu
Gözümü kapayıp, gördüğüm sensin
İçten yangınlara, kâr eylemez su
Görünmez yarama, sürdüğüm sensin

İlmek ilmek nakış, ördüğüm sensin
Gülistanda bağda, derdiğim sensin

Hesaplar yapılır, sonuç tutmuyor
Onay verir gönül, akıl gütmüyor
Sıfırla çarpmaya, rakam yetmiyor
Formülle toplayıp, kurduğum sensin

Kalp koridoruna, serdiğim sensin
Dört mevsim dört elle, sardığım sensin

Mana aleminden, ilham gelince
Beyindeki çıra, alev alınca
Hece hece ummanlara dalınca
Koyunca noktayı, erdiğim sensin

Rüyalar sonunda, gördüğüm sensin
Bitmez yolculukta, vardığım sensin

Akıl indi göze, görüp inanır
Madde ötesini, görmez aldanır
Özlem arar bulur, dostunu tanır
Ateşe su diye, verdiğim sensin

Kararınca zaman, durduğum sensin
Maharetsiz elde, kördüğüm sensin
28/01/2007 Bursa

Muhabbet Bağı

Ha gayret can dostlar, sesler yükselsin
Korodaki meşke, vurgunum bugün
Her hücreme buruk nağme yüklensin
Yüküm olmayınca, yorgunum bugün

Bağlama ahengi, alır götürür
Neyden nefeslenen, kalbe oturur
Kemane hüzne denk, bir ok batırır
Muhabbet bağına, sürgünüm bugün

Güftelerin nakşı, döner desene
Güller sunar, söyleyene susana
Bir madde ekledim, gönül yasama
Sadece benliğe, dargınım bugün

Her vurgu hakikat, Hakk’da birleştik
Buluştu nefesler, sözde gürleştik
Kafesten ayrıldık, göğe yerleştik
Ey sevda kervanı, çarkınım bugün

Her sevgi mayadır, tutar ya tutmaz
Candan seveni can, asla unutmaz
Hayale yerleşir, gözü uyutmaz
Dillere destansın, şarkınım bugün
28/02/2007 Bursa

Hayal Et, Hâle Dönsün

Bir rüya mı desem, yoksa hayal mi?
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…
Desen desen çiçek açmış bahçede
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…

Dikeni saklamış, gülün dalları
Bir başka sarıyor, dostun kolları
Neye alamettir, mevsim halleri?
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…

Soframızdan, bülbül de yer karga da
Sınırı aşmayan, kalmaz arkada
Zulüm bizden titrer, zalim korkuda
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…

Bağlamışlar taşlarını ocağın
Yörünge, dengesi iç içe çağın
Merhamet kuşandı köşe bucağın
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…

Beklentide sıfır, görevde hamal
Anlayış dorukta, her fert pür kemal
Diller hakta bülbül, kem sözlere lâl
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…

Gönlün mimarisi, hayalle başlar
Kumu niyetimiz, harcı gardaşlar
Gerçeğe yön tutmuş, hülyalar düşler
Toprağına, bahar gelmiş ülkemin…
26/04/2009 Bursa

Vaziyetten Vasiyete

Tanıyasın Yaradan’ı her daim
Üzerine farzdır, “boşlama” oğul!
Halk içinde hizmetkâr ol canlara
Tek kişilik hayat “düşleme” oğul!

Kanmayasın, şu dünyanın süsüne
Cazip görüntüsü, gümbürtüsüne
Mevlâm güç versin de haktan sesine
Dik duruşu asla “esleme” oğul !

Dilin sivri olsa, sakın batmasın
Gönlün hüzün dolsa, sakın yatmasın
Haramı helale asla katmasın
Vücutta habis ur “besleme” oğul!

Arı oğul verir, kendi cinsinden
İnsan tüter, haberi yok isinden
Sen örnek ol, iz sürülsün peşinden
Sağlam dala koruk “aşlama” oğul!

Kimi pulda yüzer, kimisi çulsuz
Azgın yoldan çıkmış, garibim yolsuz
Erenler deryayı geçiyor salsız
Hakiri, sakın ha, “fişleme” oğul!

Cemiyet insanı, hizmette önde
Toptan tamirat var, boş durma sen de
Yiğit belli olur, en kara günde
Sür atını coşsun, “çüşleme” oğul!

Uyurken bir gözün açıkta olsun
Dikkatin, akıldan kaçıkta olsun
Merhametin, sevgin, kucakta olsun
Şefkat sarayını, “paslama” oğul!

Aldatanlar, aldanmıştır bilesin
Kurtuluş bekleyen, hayır dilesin
Yüce hakikate, sen silsilesin
Kirli duvarlara, “toslama” oğul!

Bu topraklar, takas edildi canla
Yüzbinler yürüdü, Ukba’ya şanla
İnsanlık nişanlı, nefsi aşanla
Fikrini yabana “yaslama” oğul!

Vefa denen duygu, olmalı diri
Unutmayan kalpler, saklamaz kiri
Ruh yoksa birlikte, besbelli sürü
Faydasız binayı “süsleme” oğul!

İnsaf elden uçtu, dipsiz kuyuda
Olsun rağbet, yıkıp-döken ayıda
Güller açmış bize, karşı kıyıda
Kömürü elmasla “eşleme” oğul!

Her sâlâ duydukça, benim sanırım
Sesteki mânâyı, iyi tanırım
Kötü mirasımla, çok utanırım
Üç olan hatamı, “beşleme” oğul!
 27/04/2008 Bursa

Ukba : Ahiret
Koruk : Ham, olgunlaşmamış, kısır
Hakir: Hor görülen, aşağılanan
Habis : Kötü, zararlı, pis
Silsile : Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin olu

Hece ve Mânâ

Söz vardır, kâğıt kirletir
Söz vardır, kışta terletir
Söz vardır, göğü gürletir
“Kot” farkı var arasında!

Göz vardır, önünü görmez
Göz vardır, görür de ermez
Göz vardır, ipe un sermez
“Kat” farkı var arasında!

Öz vardır, maya helâlden
Öz vardır, anlayan halden
Öz vardır, dem vurur elden
“Öd” farkı var arasında!

Yüz vardır, yüz sürülesi
Yüz vardır, gül örülesi
Yüz vardır, asrın hilesi
“Had” farkı var arasında!

İz vardır, varır sonsuza
İz vardır, çıkar yönsüze
İz vardır, yöndür densize
“Tat” farkı var arasında!

Toz vardır, çınar mayalar
Toz vardır, taşır kayalar
Toz vardır, çiğner yayalar
“Hat” farkı var arasında!
“Mat” farkı var arasında!
12/04/2008 Bursa

Nitelikli Sevda

Şu garip dünyaya ayak basalı
Dikenli dikenli, “ikramlar” gördüm
Kimisi kanunsuz, kimi yasalı
Çaresi düğümlü, ne “gamlar” gördüm

Görüntü aldatır, “adam” sanılır
Bastığı asfaltta, toz kıskanılır
Kişi o ki, fikri ile anılır
İçerden çürümüş, ne “hamlar” gördüm

Işığı depolar, sunar bizlere
Âşk ile yol sürer, kör dehlizlere
Yüz sürülür işte, böyle izlere
Eriyip ışıtan, ne “mumlar” gördüm

Özlenmez mi, kimsesizler kimsesi?
Bir kulak ver, belki duyulur sesi
Kirlendi bak, insanlığın nefesi
Altından kancada, ne “yemler” gördüm

Bol keseden dağıt, vaat ve kâğıt
Çıkmamış canlara, olur mu ağıt?
Yıllar var fikir tok(!) , aşımız öğüt
Tedavülde geçmez, ne “zamlar” gördüm

Bir alana, bir bedava dediler
İşe yaramadı, yedi kediler
Geçide kapalı, dedikodular
Derecede eksi, ne “namlar” gördüm

Bir ile çoşanlar, Bir’e koşanlar!
Birlikte engeli, bir bir aşanlar!
Havuzda eriyip, göğe taşanlar!
Dumansız ateşsiz, ne “cemler” gördüm

Nitelikli sevda, tanır mı sınır?
Sevgiye çıkmayan yollar aşınır
Güneş batsa, buz gönülde ısınır
Susuz topraklarda, ne “çimler” gördüm
21/04/2008 Bursa

Gerek

Hatalar haddi aşınca
Çift gönüllü yürek gerek
Çamur dize ulaşınca
Çift gönüllü yürek gerek

Hep konuşan fikren hasta
İcraat kokuşmuş yasta
Halden anlamayan dosta
Çift gönüllü yürek gerek

Sabır ümit kardeş bize
Terimiz karışır ize
Işık gereken gündüze
Çift gönüllü yürek gerek

Mânâsız harfe heceye
Tütmez, tutuşmaz bacaya
Sabahı meçhul geceye
Çift gönüllü yürek gerek

Topuzu kaçmış kantara
Kültürü uçmuş mantara
Her şeyi nâmâ yontara
Çift gönüllü yürek gerek

Zulm altında ezilene
Canlı canlı yüzülene
Halka rağmen yazılana
Çift gönüllü yürek gerek

Bu dünyanın yükü ağır
Gece kahır, gündüz kahır
Ne bağır, ne yardım çağır
Çift gönüllü yürek gerek
26/01/2009 Bursa

En Öndekiler

Kutsal mesaj bize, doğdu da geldi
Gözyaşları dindi, duygular seldi
Ufkumuzu sardı, yazgı ezeldi
Cihana şefkatti, en öndekiler

Maket misal kalpler, zümrüde döndü
Zulümün ateşi, nur ile söndü
Hakikat aşkına, ilk onlar yandı
Çileye kanattı, en öndekiler

Karanlıkta doğan, yıldızdı onlar
Işığın kıymeti, görmeyen anlar
Turfanda bir ömür, geçirir sonlar
Kandile berattı, en öndekiler

Renk körü oldular, bütün ırklara
Küçüklere sevgi, saygı kırklara
Bıraktılar umut, dar ufuklara
Göçtü de arattı, en öndekiler

Adalet zirvede, merhamet kaftan
Cemiyet dupduru, bir sudur saftan
Kanatlanmış gelir, işte uzaktan
Gönüllere tahttı, en öndekiler

Eğriye doğruya, elek oldular
Birlikte çırpınan, yürek oldular
Mazlumu koruyan, yelek oldular
Zalime tokattı, en öndekiler

Bugün bu ruhları, arar dururuz
Malkoç Ali, eli göğse vururuz
Bir gün yeşeririz, biz de buluruz
Tohuma topraktı, en öndekiler
19/06/2006 Bursa

İlgilisine Mektup (3)

Vicdanlar yıpranmış, akıl yaralı
Gönlümde reçete “buruştu” beyim
Bencilce bakışa, kafa yoralı
Kaç asır tarihe “karıştı” beyim

Koca dünya, koca yalanmış meğer
Merkebin sırtında, gümüşten eğer
İnsana yakışan, insanca değer
Aynı safta canlar “vuruştu” beyim

Süs bitkisi gibi dostu neyleyim
Sen meyve ol, ben altında seleyim
Hikmet kapısında, sâdık köleyim
Sap ile samanlar, “yarıştı” beyim

Güneşte kuruttum hayallerimi
Çok aradım, mevsimlerde yerimi
İnsan nedir, iradesiz sürü mü?
Kim gerçek murada “erişti” beyim?

Şafak söktü, kara göründü derken
Özlemlerim, liman liman gezerken
Rıhtımda bekledim, kaç sabah erken
Elimde mendilim “kırıştı” beyim

Zincirini kırdı, tutsak beyinler!
Artık umut dolu nağmeler inler
Yetti gari, ayrılığı kim dinler?
Kalp ile kafalar “barıştı” beyim
19/10/2008 Bursa

Gezelim Görelim Anadolu’yu


Samsun’da doğdum ben, attım ilk adım
Adım Ali Rıza, Malkoç soyadım
Ayrılığım, kaç yıl oldu saymadım
Gezelim görelim Anadolu’yu

Urfa’da gazel var, derin hoyrat var
İbrahim makamı, ruha hayrat var
Maddede manada, coşku gayret var
Gezelim görelim Anadolu’yu

Erzurum Çarşıda, bağrı yanıklar
Tatyanlar okunur, Hakk’a tanıklar
Baş köşeye oturtulur konuklar
Gezelim görelim Anadolu’yu

Sivas toprağından, seslenir ozan
Aşıklar, inceden dertleri yazan
Her dem bahardayız, uğramaz hazan
Gezelim görelim Anadolu’yu

Diyarbakır’da var, yanık Güzelses
Coşkulu davullar, nağmeli nefes
Haykıran sevgiye, dar gelir kafes
Gezelim görelim Anadolu’yu

Maraş’ta toprakta, şair bitiyor
Mana yüklü mesaj bize yetiyor
Meşhur dondurması, serinletiyor
Gezelim görelim Anadolu’yu

Trabzon, kemence horon deyince
Şenlenir yaylalar, mani duyunca
Üzülür mekanlar, görülmeyince
Gezelim görelim Anadolu’yu

İzmir’de efeler destan yazıyor
Egeli zeybeğim siper kazıyor
Tarih canlanmış da bize kızıyor
Gezelim görelim Anadolu’yu

Bursa’da Osmanlı gelir hatıra
Nasıl anlatayım, sığmaz satıra
Derdimizi yükleyip de katıra
Gezelim görelim Anadolu’yu

Ülkemiz sallansa, koşar Ankara
Medeniyet şehri, sanmayın kara
Dağlar mı dayanır, hazır akara
Gezelim görelim Anadolu’yu

Çanakkale deyince, durup da düşün
Yiğit şehitlerim, süslesin düşün
Ne duruyorsunuz, yollara düşün
Gezelim görelim Anadolu’yu

Van'a gelin hele kaleyi görün
Erek' in başında uşkunu derin
Van Gölü, Şah bağı cennetten yerin
Gezelim görelim Anadolu’yu

Dünyaya duyuldu Hatay'ın sesi
Meşhurdur ülkede şu künefesi
Görülmeye değer uzun çarşısı
Gezelim görelim Anadolu'yu

İstanbul, bir çağı açan şehirdir
Dünyaya, güzellik saçan şehirdir
Saymadığım yetmiş kalan şehirdir
Gezelim görelim Anadolu’yu
 08/09/2006 Bursa

Samsun'dan...

Uzun yıllar sonra, geldim Samsun'a
Dostlarımın izi, sözü silinmiş
Tükenmiş de zaman, yaslanmış sona
Hayat denilen şey, dilim dilimmiş

Anılar buğulu, çekilmiş perde
Derince bağım var, doğduğum yerde
Kaderimde; neşe de var keder de
Dokuduğum; desen desen kilimmiş

Her bir adım, alır götürür beni
Durak durak, taşırım bu bedeni
Can'a hasret, yeniden doğdum yeni
Kimdir bu yabancı, gelen de kimmiş?

Misafir gibiyim, tüm mekânlarda
Bir yer lâle devri, birisi darda
Geliverir bazen, çile ard arda
Sabrın kanatları, içime sinmiş

Dağ taş deniz, tümden yabancı bana
Küresel kalkınma, galip sabana
Parklar ve bahçeler, yakışmış sana
Kaynak için sanki, altın bulunmuş

Bir daha kavuşmak, nasip mi bilmem?
Hasret gündemimden, ben asla silmem
Gelip de bulamam, belki gelemem
Ömür sermayesi, nerde bilinmiş?
18/08/2007 Samsun

Anadolum Güzel Yurdum Türkiyem

Her sabah sevgiye, çadır kurulur
Sevdalıyım asırlardır, türküye
Her sepette, çürük elma bulunur
Anadolum, güzel yurdum Türkiye

Etrafına bak da, bil değerini
İnancından güç al, at kederini
Yorulmak yok, herkes silsin terini
Anadolum, ezel yurdum Türkiye

En zor günümüzde, yıkılmamışız
Hain engellere, takılmamışız
Mücadele için, hiç yılmamışız
Anadolum, özel yurdum Türkiye

Talihsiz günlere, sünger çekelim
Önce gönlümüze, sevgi ekelim
Kuru bostanlara, güller dikelim
Anadolum, güzel yurdum Türkiye

Kurt ile kuzuya, denge olmuşuz
Düşman bile olsa, hatır sormuşuz
Susamış kalplere, otağ kurmuşuz
Anadolum, ezel yurdum Türkiye

Dün olan gücüne, nedir ki engel?
Sevgiyle koşana, atmayın çengel
Vakit erken iken, özüne dön gel
Anadolum, özel yurdum Türkiye

Malkoç Ali hayran, aziz yurduna
Gönlü razı olmaz, hiçbir vurguna
Mesajımız, yorguna ve dargına
Anadolum, güzel yurdum Türkiye
08/06/2006 Bursa

Damlalar

Yorgun düştüm, karanlıkta koşmaktan
Ümit durağına, serdim hasırı
Duygu hasılatım, geçmez elekten
Tamı kaybetmeden, topla küsürü

İnsanı insan bil, takma kulpunu
Son nefese değin, yokla kalbini
Şaşırtmasın seni, günlük albeni
Yanılır her beşer, vardır kusuru

Mevlana seslenir: “kim olunsan gel!”
Şimdi olsa derdi, “kim çağırsa git!”
Pırıltılı sözler, hikmetli öğüt
Her devirde, aydınlatır asırı

Dilleri tutulsa, gözünden akar
Tutuşur kelime, sözünden akar
Güven veren mânâ, yüzünden akar
Bilen bilir bunu, nedir ki sırrı?

Kimin umurunda, batarsa gemi?
Ağıt mı yakalım, güzelleme mi?
Doyumsuz nefise, vurursak gemi
Olur artık, gönlümüzün esiri

Karşılıksız sevgi, adı merhamet
Şefkat bağışlıyor, al da merhem et
Çağlayana oluk, kargaşaya set
İşte budur, safi kalbin öşürü…
18/05/2008 Bursa

Derin İnsan

Gelecekten umut, geçmişten huzur
Arar durur insan, yeşeren düşle
Sığındığı sabır, her gelen Hızır
Bazen de avunur, gündelik süsle

Duygular, duyular, hep ilgi umar
Yürekler yaralı, bazen tarumar
Bir kaç gönülden söz, açığı yamar
Şahlanır yeniden, dipdiri hisle

Nalıncı keseri, yürüyen zaman
Yontup durur, umudumdan an be an
Vicdan mihenk taşı, dokunma aman
Kaybetme ölçüyü, gerisin boşla

Rahmet rüzgârıyla, açtık kanadı
Yollar bazen, yolcuları sınadı
Çıkmaz sokaktasın, bırak inadı
Sırtını yıkılmaz duvara yasla

Yaşamda nerdeyiz, baş mı, sonu mu?
Kaynayan evrende, bu da soru mu?
Ayırmıyor ateş, yaş mı, kuru mu?
Toplumsal yangında, dostunu eşle

İnsanoğlu, akar akar durulur
Su testisi, su yolunda kırılır
Beste noktalanır, bohça dürülür
Çağırırlar gider, kutlu bir sesle
12/07/2008 Bursa

Mihenk taşı : değerli madenler için denek taşı,
(mecaz) Birinin değerini, ahlakını anlamaya yarayan ölçü
Tarumar : Dağınık, karışık, perişan.

İlgilisine Mektup (2)

Sakın isyan gibi algılanmasın
Topraklar suyunu “tutmuyor” beyim
Öküzün yemine bile yetmedi
Bu yıl ürün para “etmiyor” beyim

Küresel ısınma, küresel bela
Nerede açık var, tespit evvela
Gelişmiş tarımda, okunur salâ
Arazi bol, ürün “bitmiyor” beyim

Hadi maldan geçtik, üründen daldan
Zamanı yaşamaz, bilmeyen haldan
Tepside sunulan, bomboş hayalden
Basiret sahibi, “tatmıyor” beyim

Gidemediğin yer, değildir senin
Ulaşımda, ağzını aç kesenin
Havadan, denizden, raydan küsenin
İşleri yolunda “gitmiyor” beyim

Balın varsa, sineğin de çok olur
Faydasız laf, geri dönen ok olur
Gurur ile yol alanlar yok olur
İbretli söz derse “yetmiyor” beyim

Gitmek ile, varmak arasında fark
Nasibin var ise,düzgün döner çark
Kaybedecek ideali yoktan kork
Hedefsiz, kuş bile “ötmüyor” beyim

Suyumuz azaldı, aha bitecek
Üç kova su kalmış, kime yetecek
Gazla dönen türbin, iflas edecek
Kimse hayırına “satmıyor” beyim

Sağlıkta kalite, artsın daha da
Eğitim, güvenlik, bir çok sahada
Nükleerde, geç kalınması hata
Bölgemizde barış “tütmüyor” beyim

Tembellik, tenperlik, tutunmaz bizde
İbret vardır, bıraktığımız izde
Ne kıştayız, ne baharda, ne güzde
Mevsimler başlıyor, “bitmiyor” beyim
17/08/2008 Bursa

İlgilisine Mektup (1) 


Selâmun Aleyküm, gelir mi sesim?
Asırlardır, yüzler “gülmüyor” beyim
Dert – derman karışmış, hepsi merasim
Dost görünen bile, “bilmiyor” beyim

Telgraf çekmiştim, geldi geriye
Güneşsiz buzdağı, nasıl eriye?
Yanıldık!.. Tilkiyi kattık sürüye
Neden, hak yerini “bulmuyor” beyim?

Etrafı dolamış, ateş çemberi
Herkese sunarız, miski amberi
Selâm göndermiştim, çevirdi geri
Rüşvet değil diye, “almıyor” beyim

Günübirlik hesap ile ilerler
Haşerata, mesken olmuş kilerler
Yol yordam bilmeze, bilmem ne derler?
Bu nağmeler, bizden “çalmıyor” beyim

Tavan yaptı, “etiksiz” ahlâkımız (!)
Leylekleri, geçti bak lak lakımız
Suç dosyamız, süs yerine takımız
Yüzsüzler saçını, “yolmuyor” beyim

Kucağımda buldum, ben yükü gâmı
Mum ile ararız, biz diğerkâmı
Kalbura çevirdik, işte ahkâmı
Adalet yazıyla “gelmiyor” beyim

Pazara çıkardık, aşkı sevgiyi
Doladık dillere, türlü sövgüyü
Muhabbeti sorma, dipsiz bir kuyu
Artık Ferhat dağı “delmiyor” beyim

Boş yerinden baktım, bardağın bugün
Bana matem günü, yad ele düğün
Gönülden hasadım, eksi topyekün
Sadece susuz gül “solmuyor” beyim
Sesime kulak ver “olmuyor” beyim
10/08/2008 Bursa

Diğerkâm: Başkalarını düşünen
Ahkâm: Hükümler
Yad : Yabancı

İlgilisine Mektup (3)


Vicdanlar yıpranmış, akıl yaralı
Gönlümde reçete “buruştu” beyim
Bencilce bakışa, kafa yoralı
Kaç asır tarihe “karıştı” beyim

Koca dünya, koca yalanmış meğer
Merkebin sırtında, gümüşten eğer
İnsana yakışan, insanca değer
Aynı safta canlar “vuruştu” beyim

Süs bitkisi gibi dostu neyleyim
Sen meyve ol, ben altında seleyim
Hikmet kapısında, sâdık köleyim
Sap ile samanlar, “yarıştı” beyim

Güneşte kuruttum hayallerimi
Çok aradım, mevsimlerde yerimi
İnsan nedir, iradesiz sürü mü?
Kim gerçek murada “erişti” beyim?

Şafak söktü, kara göründü derken
Özlemlerim, liman liman gezerken
Rıhtımda bekledim, kaç sabah erken
Elimde mendilim “kırıştı” beyim

Zincirini kırdı, tutsak beyinler!
Artık umut dolu nağmeler inler
Yetti gari, ayrılığı kim dinler?
Kalp ile kafalar “barıştı” beyim
19/10/2008 Bursa

Cehalet Başa Bela 


Okumadan olmuyor
Cehalet başa bela
Kalemle de dolmuyor
Cehalet başa bela

Diploması tasdikli
Aracı dört lastikli
Gittiği yol gedikli
Cehalet başa bela

Haberi yok yazandan
Ayran içer kazandan
Hakk korusun azandan
Cehalet başa bela

Dört söyleyip bir dinler
Destekçisi yeminler
Yetişin ey emînler!
Cehalet başa bela

Beceremez kıskanır
Cihanı sersem sanır
Yorulur da usanır
Cehalet başa bela

Erdim sanır kemale
Kalp şaşırır bu hale
Cüsse değil merhale
Cehalet başa bela

Düstur eyle görgüyü
Kalpten kaldır sürgüyü
Kov gitsin ön yargıyı
Cehalet başa bela
04/01/2009 Bursa

istemem 


Vur nefsine eğerini
Kalpten uzak düş istemem
Yaşarken bil değerini
Gözde sahte yaş istemem

Yırtıcı kuşları geçtik
Sanki yaban ele uçtuk
Kefeni kendimiz biçtik
Akıl almaz baş istemem

Denge ile iradeli
Eylem günaha perdeli
Hesap ortada irdeli
Ne taşsın, ne boş istemem

Ünlem yoktur, soru sormam
Gül ile geleni kırmam
Talebin hak ise dürmem
Sözün belge, fiş istemem

Bazen mülkümüz azdırır
Dil dikenli, söz kızdırır
Hırs dosta mezar kazdırır
Göze gölge kaş istemem

Karar belli, sınır nokta
Her zaman, şüphe var çokta
Sözü tadında bırak da
Yaralayan taş istemem
15/12/2006 Bursa

İnsan Var, İnsancık Var 


Seyreyler kâinatı
İnsan var, insancık var
Bakışında sanatı
İnsan var, insancık var

Zerreden yaratılmış
Enaniyet katılmış
Ünvanla parlatılmış
İnsan var, insancık var

Yutar her daim gâmı
Cennettedir makamı
Ders eylemiş ahkâmı
İnsan var, insancık var

Kimisi sever sisi
Kim hürmet dilencisi
Gönüllerin incisi
İnsan var, insancık var

Esintisi öteden
Çağrısı kaç kıtadan
İlham almış atadan
İnsan var, insancık var

Veren el iz bırakır
Altına döner bakır
Sermayesi tam takır
İnsan var, insancık var

Her ân ikram-ı Hüda
Ömür geçer beyhude
Hak kapısında geda
İnsan var, insancık var

Sözü hassas terazi
Toprak tohumdan razı
Esir almış marazı
İnsan var, insancık var
30/11/2008 Bursa

Enaniyet: Bencillik, benlik
Ahkâm : Hükümler
Hüda : Yaratan, Hakk
Maraz : Hastalık, zorluklar, engel

Görüntüler-2 


Şeytan kıskandıran insanımız var
Tatlı dil altında, “yılanlar” gördüm
İnsanlık mı gaye, şöhret mi şan mı?
Şerrinden kaçınan “yılanlar” gördüm

Genleriyle oynadılar sevginin
Saltanatı sürer, bin bir sövgünün
Çaktırmadan yuttur, modası günün
Tek ayak üstünde, “yalanlar” gördüm

Ayrık otu, barınmazdı bahçede
Gönülsüz tek nakış, olmaz bohçada
Bazen cümlelerde, bazen hecede
Mânâyı kökünden , “yolanlar” gördüm

Dünyevi – Uhrevi hesabı silmiş
Bu yeni bir lisan, meğer bir dilmiş
Helalini zaten ganimet bilmiş
Haramdan hileden, “çalanlar” gördüm

“Hey gidi günler hey” demek çözüm mü?
Kabına sığmayan nedir, özüm mü?
Dal aşı tutmamış, suçlu üzüm mü?
Yârenler, erenler, “bilenler” gördüm

Kaliteyi abartıp da soralım
Daha güzeline kafa yoralım
Nerede hata var, orda duralım
Sağanak yağmurda, “solanlar” gördüm

Her ânı, her rengi, farklı hayatın
İnişi, yokuşu, çarklı hayatın
Adası, kulesi, garklı hayatın
Ağlanacak hale, gülenler gördüm
17/03/2009 Bursa

Gark: Suya batma, batırma, boğulma


Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır

Bu şiirlerin her türlü telif hakkı şairin kendisine veya temsilcilerine aittir  

 
Son Güncelleme ( Pazartesi, 28 Aralık 2009 )
 
Loading...
Webdesign by Webmedie.dk Webdesign by Webmedie.dk