Değerli şair rahmetli Melih Cevdet Anday’ ın çok sevdiğim bir sözü vardır. “bir daha dünyaya gelecek olsam asla şair olmak istemezdim” der. Neden ? bazen içine sinmeyen bir satır için günlerce huzursuz olmak , gecelerce bir sözcüğün peşine düşmek kabustur da ondan. Şairlik zor zanaattır velhasıl, ustaların önünde saygıyla eğiliyorum.Melih Cevdet’i rahmetle anıyorum.
Ben işi bir adım daha ileriye götürüp, bizim konumuza bağlamak istiyorum.Birine beddua etmek isterseniz “inşallah şarkı sözü yazarı olursun “ diyebilirsiniz. O bu dünyada cehennem azabı yaşayacak demektir. Hem şairler kadar olmasa da, satırların eksikliğini duyacak hem gecelerce sözcüklerin peşinde kabuslar yaşayacaktır. Bir de üstüne üstlük azabı bu kadarla da kalmayıp daha da sürecektir. Nasıl mı? Şiir bin bir sancıdan sonra nasılsa biter imza atılır, yazanındır, ve öylece kalır. Şarkı sözü öylemi ya?
İşte size hazin bir hikaye…..
Bin bir emekle ortaya çıkan bir şarkı sözü besteciye teslim edilir, bestelenir bu biiir, aranjör düzenler bu ikii, müzik yönetmeni enstrümanlarla ona bir daha can verir bu üççç,ve sonunda solist şarkıyı okur ayrı bir can verir bu dört, nihayet halkın karşısına bu dört aşamadan sonra çıkar.Sizin yazdıklarınız üzerinden dört ayrı duygu daha geçmiştir. Kağıtla verdiğiniz şiir, bir zaman sonra size CD olarak geri döner. Buraya kadar her şey normal herkesin can attığı bir olay yaşandı, ama gelin ben hikayeye başka bir yorum katayım.Dedik ya yazdıklarınızın üzerinden dört duygu geçti diye, doğrudur dört duygu, dört güzellik, ama bazen bu dört güzellik bir iki üç dört silindir haline de gelebilir, şiir yolda kazaya uğrar bu silindirlerin biri birkaçı yada hepsi şiirin üzerinden geçer, CD yi dinlediğinizde aradaki silindirlere şahit olmadınızsa ne mutlu size. İyi de olsa kötü de olsa zaten şarkıyı ilk dinlediğinizde bir şok yaşayacaktınız vay bunları ben mi yazdım ne güzel yazmışım diyeceğinize vay ne kötü yazmışım der geçersiniz ama bu silindir ezmeleri sırasında birine yada birilerine şahit olursanız bu kötü bir duygudur tavsiye etmem işte beddua tutması bu aralarda yaşanandır zaten.
Şimdi şarkı sözü üstüne bir hikaye yazacağım Şarkı sözü gelin olsun yazarı da ebeveyni……
Düşünün bin bir sancıdan sonra bir kız çocuk dünyaya getirdiniz büyüttünüz gelinlik çağa yetiştirdiniz, istiyorsunuz ki yuvasını kursun kıymet bilenlere gitsin( bu kıymet bilenler halk oluyor) evlendirme dairesinde gelin odasında kızınızın telini duvağını düzeltip son rötuşları yapmak istersiniz tabi, ama görümcesi eltisi bırakmazlar, siz güzelleştirmek istersiniz onlar bozarlar, zaten damada görücü usulü beğendirmeden verdiniz.( damadın anası babası da müzik şirketi tabii ki, onlar beğendi aldı damada laf düşmez) bütün mesele salondaki halka beğendirmek, ama çok zor , engeller var. Orasını burasını bozuyorlar. Olmuyor olmuyor olmuyor….
Neyin nesi bu hikaye şimdi derseniz söyleyeyim. Şarkımın okunması sırasında yaşadığım sinir krizleri , bana bu “gelin ebeveyni “ hikayesini yazdırdı. Bu kadar basit bir hikaye. Kısa yazılışlı ama uzun yaşanışlı bir hikaye…..
Şimdi duyar gibiyim belki de “ Kardeşim hoşuna gitmediyse bu kadar –duygusal - davranıyorsan şiirlerini, kendine saklarsın. “ diyorsunuz. Olabilir tabii ki diyebilirsiniz anlıyorum , ben sizi anlıyorum da , bir de siz beni anlayabilseniz.. OYSA ben “tamamen duygusal” davranıyorum..
Tamamen duygusal…..
Umutla kalın.
|