Index ![]() Haftalık Yazılarıyla ![]() |
SAĞOLUN ÇOCUKLAR |
![]() |
![]() |
![]() |
Yazar Administrator | |
Salı, 15 Mayıs 2007 | |
Hayatımıza hızlı giren teknolojinin, toplum ahlakında aşınmalar yapabildiğini yazdığım, geçen haftaki yazıya bu hafta da devam etmek isterim. Okuyucum bunları neden yazdığımı düşünebilir, belki bu sitenin formatının dışında kaldığı da sanılabilir, ama hiç de öyle değil. İnternet; müzik sektörünün saramayacağı derin yaralar açmıştır. Eskiden “korsan” denilen birkaç örgütlü hırsız varken ve de sektör bunlarla bile baş edemezken internet sayesinde bu hırsızlık mahallelere kadar indi. 2-3 kafadarın harçlıklarını bir araya getirerek edindiği scannerler (çoğaltıcılar) sayesinde iş iyice baş edilemez hale geldi. Geçenlerde yaşadığım bir olayı anlatırsam belki yeteri kadar açıklayıcı olur. Kadıköy çarşısında, küçük kasaların içerisinde film ve müzik cd si satan 15-20 yaşındaki afacanlar “bunları kendimiz evde yapıyoruz” diye övündüler; çok samimi ve gayet açık bir biçimde ve de büyük bir pişkinlikle. Bilmezden gelip nasıl yaptıklarını sorduğumda da bana uzaydan gelmişim gibi bakarak “ohoo” dedi bir tanesi “sen teknolojinin çok gerisinde kalmışsın”…. Teknolojinin ilerisinde olmak onun nimetlerinden bu şekilde yararlanmayı gerektiriyorsa ve de buna akıllılık, uyanıklılık, gençlerin kaba tabiriyle fırlamalık deniyorsa ben ve benim gibi pek çok insan teknolojinin gerisinde kalmayı tercih edecektir. Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır ki başkasının emeğini ve parasını koyduğu, umut bağladığı ticaretini ucundan kıyısından tırtıklamak, çalmak, üstelik bütün bunları gönül rahatlığıyla hak ederek yaptığını düşünmek… Bu nasıl bir ahlak? Sohpetin devamında yaşı biraz daha olgunca olanı; gençlere iş alanı yaratıp onlara 3-5 kuruş harçlık çıkardığını söyledi. Yani bir nevi istihdam. Tövbe estağfurullah. Bu mudur işsiz lise mezunu gençleri bilgisayar başına oturtarak onlara cd çoğalttırmak, birkaçını da çarşıda satışa yönlendirmek polisten kaçma pahasına? Bana yaptıkları savunma buydu. Acı ama gerçek Kadıköy çarşısında yaşanan! Samimiyet daha da ilerleyince siyah bereli çocuk şunu söyledi; “Erol Köse trilyon kazanacağına biz de ucundan 3-5 kuruş tırtıklasak çok mu? Harçlık çıkarıyoruz.” Kişilerin isimlerini vere vere güdülen bu düşmanlığın sebebi neydi? Bu kadar pervasız servet düşmanlığı yapılabilmesi benim tüylerimi ürpertti. Toplum bilimceler yada psikologlar bunun cevabını biliyorlardır mutlaka. Önlem alması gerekenlerse siyasiler. Ben gariban bu işlerden pek anlamam ama gördüklerimden ve duyduklarımdan son derece rahatsız oldum. Soğukkanlılıkla başlayan ve samimiyetle devam eden sohpet tansiyonumun yükselmesiyle bir sağlık problemi yaşamama neden olunca son buldu. Acilen bir tabureye oturtup elime de bir bardak su tutuşturduklarında söyleyebildiğim tek laf da şu olabildi; “sağ olun çocuklar!” Nereye çekerseniz… Yorum sizin…
Umutla kalın. |